BIRAKMAK HAFİFLETİR


 Bazen eskilere doğru bir uzanırız. Kimler vardı, kimler…  Her gün sesini duyduğumuz dostlar, günde 6 saat aynı sırayı paylaştığımız arkadaşlar. Düştüğümüzde , yaralanmış dizlerimizden öpen annelerimiz.  Akşam eve gelince, gofret almış mı diye merakla  sorgulanan babalarımız. İlk aşklarımız. İlk eşlerimiz. İlk acılarımız. İlk kayıplarımız. İlk mezuniyetlerimiz. İlk hayal kırıklıklarımız. İlk maaşımız.  Sayamayacağımız kadar çok ilklerimiz.


Zamanla ilkler yerlerini ikincilere yüzüncülere bırakır durur. Bu süreçte yaşam aralıksız akar durur.  Bazen dibe vurduğumuzda, derin bir nefes alır, aynadaki aksimizi şöyle uzun uzun bir süzeriz. Bakışlarımızdaki farklılığı, çizgilerimizin artışını, saçlarımızdaki beyazları yavaş yavaş sezeriz. Biraz dertlenir, oflanır, kendi kendimize hafif de sitem eder geçer gideriz. Çünkü hayat durmaksızın akmaktadır, nafile çabamız ise onu yakalamaya çalışmakta…

Geçmişimizdeki kişilere çoğu zaman veda ederiz ama yaşantıladığımız etkili olaylara vedamız, halleşmemiz o kadar kolay olmuyor ne yazık ki.  Çoğu zaman bu önemli gerçeği es geçerek devam ederiz yaşamlarımıza. Bazı dönemlerde baş edemediğimiz durumlarla karşılaştığımızda derin sarsılmalar geçiririz. Sebebini anlamlandıramayız kolayca. Daha önce böylesi durumlarda daha kolay çözüm bulurken, şimdilerde tökezliyor olmamızı yediremeyiz bir türlü. Fark edemediğimiz gerçek ise:  kendi kaynaklarımızı tüketmiş olduğumuzdur. 

Kişi yaşantıladığı bir sıkıntıyı zamanla unutmaya çalışır ve hatta unutursa yaşamı daha rahatlar. Problem de asıl burada başlar. Çünkü sıkıntıyı unutmak yada inkar etmek ancak o anın acısını öteler, sorunu çözmez. Daha sonraki sürecimizde benzer bir durumla karşılaştığımızda eski defterler birer birer yeniden açılır. Bu kez veresiye defteri o kadar kabarmıştır ki artık üstesinden kalkamayacağımızı düşündürür hatta bazılarımıza pes ettirir.

Tüm bu problemlerin gerçek ve tek çözümü halleşmektir. Sıkıntının olduğu devirde bunu yapmamış olsak bile sonrasında , geçmişe dönüp , o durumla yüzleşmemiz gerekir. Bu yüzleşme esnasında kendimizi yeterince sağlam donatmalı , mümkünse bir profesyonelden yardım almalıyız.  Çocukluğumuzda yada ileriki yaşlarda yaşadığımız , bizi derinden etkileyen olaylar esnasında: duygular, düşünceler, olgular, kokular, görüntüler ve daha birçok şey birbirine karışmış bir yumak gibi beynimize çakılır. Ara ara farklı zamanlarda flash bellekler gibi yerli yersiz çakar bir şekilde rahatsız eder. Bazen de olayın kendisini o kadar unutmaya çalışmışız ve de başarmışızdır ki sadece anlam veremediğimiz koca bir duygusu kalmıştır geride. Alakasız olaylarda bizde oluşan o tuhaf duygu, hiçbir yere oturtamadığımız ‘kendimizi kötü hissetme ‘ hali. İşte tamda böylesi zamanlarda, geçmişimizdeki halleşemediğimiz bu durumlardan kurtulmak şart olmuştur.

 Bizle birlikte bu yolda yürüyecek güvendiğimiz bir yol arkadaşı bularak işe başlayabiliriz. Bize artık o yaştaki halimizden çok farklı bir noktada olduğumuzu fark ettirecek biri. Kendimizi onda aynalayabileceğimiz biri. Güven köprüsünü iyi inşa ettiğimiz biri. Tüm bu donanıma sahip kendimize uygun yol arkadaşımızı da seçtikten sonra , sıra sırtımızda taşıdığımız korkunç ağırlıktaki yükle yüzleşmeye gelir. Bu basamağı da atlatınca, prangalarımızdan kurtulmak için birkaç dokunuş ve MUTLU SON…

İster yüklerinizi uçurumdan atın, ister okyanusun dibine gömün, ister yanar dağın alevlerine bırakın, seçim sizin yeter ki bırakın. Bu yükü bırakırken , o duygularla halleşmiş, karışmış yün çilesini çözüp, tekrardan düzgün bir şekilde sarmış olacaksınız. Havada uçuşan flash bellekte çakan bir görüntü bir duygu yada düşünce kalmayacak. Her biri uygun çekmecelere kaldırılmış , ortalık bahar temizliği yapılmış mis gibi kokan bir ev gibi olacak.

Kendimizi; yeniden doğmuş , tüy gibi hafif hissedip, hayatımızın geri kalanını en mükemmel şekilde yaşamak için oldukça güçlü hissedeceğiz.

Hayatımızda ilkler, ikinciler, yüzüncüler, sürüp gider… Yeter ki; olumsuz deneyimlerimizi ayıklayıp devam edelim. Gitmesi gerekeni bünyede gereksiz yere tutmayıp, BIRAKMASINI  bilelim.





Hiç yorum yok: