AŞKIN BİLİNÇALTI HİKAYESİ

Bazen hayatımızın vazgeçilmezleri dediğimiz, zannettiğimiz, hatta emin olduğumuz, çünkü öyle algıladığımız 'değerler' bir de bakmışız ki yok olmuşlar. Başta yoklukları fark edilirken zaman aktıkça yerini, yaşamın aldığı, boşluğun kalmadığı, yalnızca anılarda kalan görüntülerden ibaret olurlar.

Hatta öyle bir an gelir ki, anımsamak için tetikleyiciye ihtiyaç duymaya başlarız. Bazen bir şarkıdır, bazen bir kadeh şarap, bazen havadaki bir koku bazense sadece bir his...

Bilincimizin ikiye ayrılması, en büyük desteğimizdir aslında. Vakti geldiğinde, yavaşça bilinçaltına iteriz tüm öğrenileri, hatıraları,mutlulukları, travmaları... Ne büyük bir dünyasın ey bilinçaltı, kurtarıcısın aynı zamanda.

Düşünüyorum da yıllarca bilinçli yapmak zorunda kalsaydık, ustalaştığımız her beceriyi, yürümeyi, araba kullanmayımesela... Sanırın bu kendimize yapabileceğimiz en büyük eziyet olurdu. Düşünsenize gün içinde hiç hayal kuramazdık, dalamazdık geçmişteki muhteşem tatil anılarına yada ilk aşık olduğumuz anlara. Nasıl rahatlardık o zaman, nasıl dayanırdık gündelik streslere. Zor çok zor olurdu savunma mekanizmasız bir hayat. Tıpkı rakı balıksız, siyah beyazsız, erkek kadınsız, anne evlatsız olamayacağı gibi. Sarmaldır hayat. Başlangıçlar, son var diye anlamlıdır.

Aşklar mesela; yanılsamadır aslında. Kendimizde var olan duyguları, atıf edebileceğimiz biri çıkınca karşımıza büyülü an gerçekleşir. Eros yanı başımızda biter o zaman. Peki aslında aşk var mı? madem atfedilen duygular zaten hep bendeyse, nasıl oluşur aşk?

Kendimizi ‘Aynalamaktır’ yalnızca. O derin okyanus bilinçaltı girer devreye tam da bu an. Derki yavaşça; işte sevdiğim duruş, beğendiğim tip, hoş tavır, yumuşak ten.... Nasıl bilir tüm bunları? Çünkü her şeyin kayıtları oradadır zaten. Doğduğumuz andan itibaren birikir o depoda. Bulunca tetikleyiciyi fırlayıverir yerinden. Resimler, sesler, kokular, hisler şeklinde kodlansa da hikayeler şeklinde yerleşir depoya. Herşey hikayedir nihayetinde. Yaşanır, depolanır.

Hayata dair hikayeleri ne kadar bol kılarsak o kadar zenginleşir zeminimiz. Korkmayın bilinçaltımız harddisk değil, onun sınırı yok. Zaten otomatik olarak önemli-önemsiz sırasına koyup saklıyor. Kendi gizil haritasında, kimini çok belirgin kimini muğlak bırakıyor, bizi bizden korumak için. ‘Şimdi ve Burada’yı yaşamaya devam edin, bilinçaltımız uygun veriyi çıkarıp sunacaktır hizmetimize. Hani sabaha kadar çalışırız da sınava girdiğimizde sanki tek kelime bilmiyormuşuz gibi gelir, soruları gördükçe hatırlamaya başlarız. Yada çok emek verdiğimiz dans koreografisini bitiririz de gösteri öncesi hiçbir şey hatırlamaz hissederiz, ta ki müziğin ilk notasını duyana kadar. İşte biriktirdiğimiz hikayeler hizmetimizdedir o an çünkü kavuşmuştur tetikleyicisine, çıkma vaktidir gün ışığına.

Şu ana kadar okuduğunuz bu yazıdan eğer hiçbir şey anlamadıysanız; bilin ki ya sizin depoda uygun veri yok:J (şaka, yaşınız 11 üzeriyse mutlaka vardır.) ya da henüz tetikleyiciyle karşılaşmadınız doğal olarak anlamlandıramadınız. Belki de aktarmaya çalıştığım her ifadenin yüzeyel anlamına takılmışsınızdır yani sözcük anlamı(düz-somut), tavsiyem; ikincil anlamını yakalamaya çalışın. Soyut, öznel(sizce) yaşantısal anlamını.

Düşünmekten, yordamaktan ve yaşamaktan korkmayın. Bol hikaye dileklerimle…Kolay gelsin.:)



Uzm.Psk.Dilek KILIÇ