İnsanlığı Yok Eden İllet



Hak ve Adalet Tatile Çıkarsa Ne olur?

Her insan eşit ve özgür doğar.

Özgürlük uğruna verilen bedeller hep en ağır olanlardır. Her şeyden daha kıymetlidir.

Gündelik yaşantımızda bu olgunun farkında olmuyoruz ta ki kaybedene kadar.Hapiste geçirilen bir tek gün bile insana ölüm gibi gelir. Bunun bilincinde olan sağlıklı her insan, toplum kurallarına daha çok riayet eder. Kanun ve nizamın dışına çıkmaz. Çıkarsa kaybedeceği şeyin, çok kıymetli olduğunu bilir. Korkar. Kötü olmaktan, haksızlıktan, hırsızlıktan, namussuzluktan korkar. Yüreğinde iyiliği, doğruluğu, sevgiyi barındırır. Kendisi, ailesi, vatanı ve milleti için doğru ve dürüst olmayı hedefler.

Tüm bu gerçekliklere rağmen, nasıl oluyor da dürüst insanlar bu haksızlığa acımasızca maruz kalıyorken, sahtekarlar, düzen bozucular, tecavüzcüler, palalılar, hırsızlar, elini kolunu sallayıp geziyor?

Hak ve Adalet zorunlu olarak ülkeyi terk etmeye görsün, toplumda düzen devre dışı kalır. Meydanı boş bulanlar, adaletin terazisini eline alır. Kefesini kendi kefesine uydurur. Sistem bireysel çıkarlar üzerine, adalet ve haktan yoksun işlemeye başlar.

Bu süre uzadıkça, toplumda çok korkunç bir illet meydana gelir. Bu illetin adı; Normalmiş Gibi Algılamadır. Bir süre sonra, tüm bu yanlış uygulamalar, toplumda ‘normalmiş gibi’ algılanır.

İlk yanlış uygulamada, herkesin tepkisi ile karşılaşan Erk, cahil cesaretiyle bağırmaya gürlemeye şiddetle devam ederse, toplum sinmeye başlar.

Karşı çıkanlar haksızlığa maruz bırakılır. Susmayanlar ötekileştirilir. Özgürlükleri elinden alınır. Kimi gözünden, kimi canından olur. Sonra Erk, kendi sistemini planlı programlı uygulamaya koyar. Haksızlıklar, İkinci, üçüncü, yüz on üçüncü kez gündeme geldiğinde artık toplumun umurunda değildir. Çünkü alışıla geldik uygulamadır ve artık normaldir. Artık Erk, toplumda istediği değişikliği yapmaya başlamıştır. Karşı tepkiler cılızlaşmıştır.

İnsanoğlu en korkunç duruma bile kolay adapte olma yeteneği ile bin yıllardır devamlılığını sürdürmekte olduğundan, savaş ortamına da, bu kaotik ortama da bir süre sonra adapte olur.

İnsanın, insan öldürmesi gibi normaldir artık. Hatta katliamlarda çocukları hatta bebekleri öldürmek, kadınlara ve çocuklara tecavüz etmek ve yaşlıları ve güçsüzleri öldürmek, normal gelmektedir. Hatta işkence yapmak, vahşet yapmak sıradanlaşmıştır. Yapılması gereken sıradan bir iştir yalnızca. Birey Tüm bunları yapıp, evine gelip, elini yıkayıp, eşinin yaptığı yemeği afiyetle yiyip, küçük çocuğuyla oyun oynar.

Normal ve sıradandır artık kaotik yaşam; ölümler, öldürmeler, kan, kin, ve tüm adaletsizlikler.

Milyonlarca canlı arasında yalnızca insanoğlu böyledir. Bu tutumu haklı göstermeye çalışan Erk, onlarca sebep bulur. Erkin hedefi; gücünün devamını sağlamaktır. Gücün parıltısı tamamen onu esir almış yönetmektedir. Karanlık güç, karanlık günleri doğurmaktadır, gün be gün...



Her şey paramparçadır artık. Sebepler çoktan unutulmuştur. Bu savaş neden başladı, bu kaotik ortama ne sebep oldu. Annesinin göğsünden süt emerken öldürülen bebeğin fotoğrafının, Evladının yanmış cesedine sarılmış babanın feryadının fotoğrafının, her birimizden zorla alınıp ayakkabı kutularına konulan rızkımızın fotoğrafının karşısında, artık hiçbir önemi kalmamıştır sebeplerin…

Peki nasıl gelinir bu noktaya???

Hak ve Adalet, ERK tarafından bir kez bile çiğnendiğinde, O kontrolsüz kötü yürekli Erk'in ilk yaptığı haksızlıkta, tüm toplum var gücüyle DUR demez, yapılanları SORGULAMAZ, boyun eğerse, işte tam da bu noktaya gelinir....

Bir toplumda insanların, gerçek anlamda insan gibi yaşıyor olmasının kanıtı; o toplumda Hak ve Adaletin varlığıdır. Yapılan haksızlıklara ölümüne DİRENMEK’tir. SORGULAMAK’tır. Boyun Eğmemektir. Tüm bunları yaparken arkamızda kapı gibi Adil ve Bağımsız Yargının var olduğunu bilmek bize sonsuz güven ve huzur verir. Toplumun olmazsa olmazı Hak ve Adaletin ta kendisidir.

Bunun göstergesi ise devasa Adalet Sarayı binalarının varlığı degildir.

Kişinin Haksız yere bir gün bile hapiste tutuklu bırakılıp bırakılmamasıdır.

Hele de dürüst ve iyi yürekli insanları, sırf Erk’e karşı duruyor diye, bu duruma maruz bırakmaktır.

Yolsuzluk, haksızlık, hırsızlık yapanlar ne kadar Güçlü olursa olsunlar, cesurca üstlerine gidebilmektir.

Ölümün soğuk yüzünü, karanlığın gücünü fark edebilmek, tetikte olmak ve hep uzak tutmaktır.

Ölüm pahasına Hak Ve Adaletten VAZGEÇMEMEKTİR.





Dilek KILIÇ

Uzm. End. Ve Örgüt Psikoloğu



Hiç yorum yok: