LADES

Yine yıldızları dinlemeyip tüm işaretleri yok saymak. Yine çocukça yine duygusal yine aynı hatalar… Her seferinde kendine bu son demek, ne büyük kandırmaca. Kişinin kendine güveni sarsılırsa ne geriye sağlam duruşlu bir omurga, ne de aynaya bakacak bir yüz kalır.
İyide insan kalbine en iyi gelen merhem nedir? Karşındakinin sana olan ilgisine kayıtsız değilsen, arada oluşmasına izin verdiğin o büyülü bağ. Nasıl da mucizevi etkisi vardır o özel duygunun. Nasılda naif ve kırılgandır ama bir o kadarda güçlü, tüm dünyaya karşı durabilir gerektiğinde.

Herkes aşkı sever. Ya aşk, kimi tercih eder? Peki gerçek midir, illüzyon mu? Bu sorular üzerine söylenenler insanoğlu tarihi kadar eskidir. Ben en yakın zamandaki Elif Şafak’ın hepimizin bildiği tarifiyle bitirmek istiyorum.

Nedendir bir türlü değişmeyişimiz? İnatla aynı kalmalarımız? Tekrarlarımız, hayatı bir sarmal halinde yaşamamız. Senebesene benzer öfkeleri, hasretleri, kırgınlıkları boynumuzda halka gibi taşımamız? Döne döne tıpatıp aynı hataları yapmamız, yanlış insanlara aşık olmamız neden?

Yürümeyeceğini iki taraf da gayet iyi bildiği halde başlar bazı aşklar. Hep ‘bile bile lades’ bazı sevdalar…

Yine de kayıp mıdır, dibine kadar hissetmek bu duyguyu? Yaşadığını fark etmek ‘carpediem’ anlarında. Kalbimizin kan pompalamak dışında da işe yaradığını fark etmek ya da. Elbet ödenir bir gün bedeli. Adı üstünde bile bile lades en sonunda.

Yaşam; nefeslerimizin kesildiği anların mı? Yoksa  huzur içinde nefes alışlarımızın toplamı mıdır?karar sizin...

Hiç yorum yok: